BARIŞ İÇİN MEKİK DİPLOMASİSİ: TÜRKİYE ‘NİN ARABULUCULUĞU /Gökçenur Ataman

Türkiye, önleyici diplomasi ve arabuluculuğa atfettiği önem çerçevesinde, mevcut ihtilafların barışçı yollardan çözülmesi yönünde etkin çaba sarfetmiş ve geniş bir coğrafyada çok sayıda girişime öncülük etmiştir. Bölgesel krizlerin yine fırsatlara dönüştüğü bir dönemde, barış için atılan adımların önemi genel olarak fırsat yaratmaktadır. Yaşanan gelişmelerin hızlı diplomasi trafiğini de beraberinde getirmektedir. Türkiye, bir taraftan diyaloğa ve diplomatik çözümlere olanak sağlanması için hem Rusya hem de Ukrayna ile çalışırken diğer taraftan Birleşmiş Milletler ile de görüşmektedir. Ukrayna’yı destekleyen ülkelerin, savaşı bir an önce bitirmek için diplomasiye daha fazla çaba sarf etmeleri gerektiği gözlenmektedir.

Türkiye Ukrayna’nın siyasi egemenliğini ve toprak bütünlüğünü desteklemesindeki kararlığını   vurgulamaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukrayna ziyareti, diplomatik çözümlerin ilgili liderlerle görüşülmesi ve uluslararası arenada çok taraflılığın benimsenmesiyle sağlanabileceğine duyulan inancı kanıtlar niteliktedir. Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarının başlamasının ardından Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden ihracatının yapılamaması dünya çapında bir kriz yaratmıştır. Yaklaşık 40 dakika süren Lviv’deki üçlü zirvede tahıl anlaşması, Ukrayna-Rusya savaşının diplomatik yollarla sona erdirilebilmesine yönelik atılabilecek adımlar ve Rusya’nın kontrolündeki Zaporijya Nükleer Santrali’ndeki durum ele alındığı ve Türkiye ve Ukrayna arasında altyapı inşası için anlaşma imzalandığı görülmektedir. Erdoğan’ın ve BM Genel Sekreteri Guterres ‘in basın toplantısında, Rusya’nın kontrolü altında tuttuğu Ukrayna’nın Zaporijya Nükleer Santrali konusunda duyduğu endişeyi dile getiren Guterres, santralin silahsızlandırılması için Zaporijya Nükleer Santrali’ne verilen herhangi bir zararın “intihar” olacağını   dile getirerek dünyaya çağrıda bulunması ciddiye alınması gereken bir uyarı niteliği taşımaktadır.

Üçlü görüşmede Ukrayna tahılının dünya pazarlarına ihracı amacıyla teşkil edilen mekanizmanın faaliyetlerinin arttırılarak sürdürülmesi ile Ukrayna-Rusya savaşının diplomatik yollarla sona erdirilebilmesine yönelik olarak atılabilecek adımlar ele alınmıştır. Savaşın sona ermesi için Ukrayna lideri Zelenski dört defa Rusya Başkanı Putin’e ikili zirve önerdiği ve Kiev’den yapılan bu teklif her seferinde Moskova tarafından “Liderlerin ele alacağı somut konu yok” yanıtıyla geri çevrildiği bilinmektedir. Sadece Rusya ve Ukrayna arasındaki müzakerelerle bu savaş ortamından çıkılamayacağı ortadadır. ABD, AB, NATO ve Rusya arasında da yeni dönemi belirleyecek bir uzlaşma gerekliliği doğmaktadır. Savaşın başından itibaren tansiyonun düşürülmesi ve barışın sağlanması için Türkiye öncülüğünde birçok girişimde bulunuldu ve bulunulmaya da devam edilmektedir. Ankara ‘nın çabaları elbette tek başına yeterli gelmemektedir. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun aslında sitem dolu “savaşın uzamasını isteyenler var” sözü işin başka bir boyutunu yansıtmaktadır. Lviv’de Erdoğan ‘ın  ‘’Diplomatik sürecin canlandırılması için uluslararası toplumun destek vermesine özellikle işaret ettik. Savaşın en nihayetinde müzakere masasında sonuçlandırılmasını ümit ediyorum.’’ sözlerinin de Çavuşoğulu’nun sitemini doğrular nitelikte olduğu görülmektedir.

Ankara ‘nın çağrılarının önemli olduğu kadar bütün aktörlerin destek vermesi de başlı başına önemli bir faktör haline gelmiştir. Barışı sağlamak için tarafların uzlaşması gerektiği biliniyor olmakla beraber tarafların sadece Ukrayna ve Rusya olmadığı da açıktır. Türkiye, savaşan iki tarafla da güven oluşturan bir ilişkiye sahiptir ve boğazları savaş gemilerine kapatması hem her iki taraf hem de dünya kamuoyu açısından olumlu karşılanmıştır. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu sözcülerinden Peter Stano, geçtiğimiz mart ayında yaptığı açıklamasında  “Türkiye’nin net tavrını takdirle karşılıyoruz. Türkiye bu savaşı kınarken tavrını açıkça ortaya koydu.” diyen Stano, Türkiye’nin aynı zamanda arabulucu olarak da rol oynadığını hatırlatmıştır. Stano, “Rusya’nın işgalinden sonra Rus ve Ukraynalı dışişleri bakanları arasındaki ilk görüşmeyi de Türkiye organize etti. Bu, çok önemliydi. Türk Dışişleri Bakanı yakın zamanda Moskova ve Lviv’e gitti. Türkiye bir ortak ve NATO üyesi olarak önemli rol oynamıştır. Her zaman şunu söyledik. Ortağımız olan ülkeler, bizimle çalışan ülkeler yapabildikleri alanlarda uluslararası baskıya katkıda bulunmada önemli rol oynamaktadır. Türkiye arabulucu rolünü oynayarak diplomasi alanında çok şey yaptı.”  AB ‘nin  Stano ‘nu aracığılığıyla  dile getirilen takdirleri Ankara açısından olumlu karşılansa da üçlü zirve sonrası T.C Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından yapılan şu açıklama ya göre de ‘’. Ukrayna’yı destekleyen ülkeler, savaşı bir an önce bitirmek için diplomasiye daha fazla çaba sarf etmelidir. Ukrayna’daki savaş halihazırda insani açıdan büyük acılara neden olmuş ve bölgemizde jeopolitik kırılmalara sebebiyet vermiştir.4 Savaşın etkileri zaten çok geniş çapta hissedilmekte olup çatışmanın diplomatik müzakerelerle sona ermesi gerekiyor. açıklamasıyla AB ‘nin ve diğer devletlerin müzakere süreçlerine sözlü bir destek mesajı yerine fiili olarak destek vermesi gerektiğini ve diplomasinin bu minvalde sadece Türkiye ‘nin desteğiyle yürütülemeyeceğini kesin bir dille vurgulanmıştır.

Ankara’nın bu aktif diplomasisi arabuluculuk rolü üstlenme imkanını güçlendirmeye devam ederken Kiev açısından Türkiye’nin hem arabulucu hem de barış sonrası garantör rolünde olabilecek bir yerde olduğu ve Moskova ‘nın ise giderek Türkiye’nin arabulucu çerçevesindeki rolüne daha fazla yaklaştığı gözlenmektedir.

Leave a Reply